Sesbilim, doğal dillerde seslerin nasıl bir araya geldiğini inceleyen bir dilbilim dalıdır. Bu yönelimle sesbilimsel araştırmalar, sözlü dil ve işaret dilinde seslerin sistemli düzenleniş biçimlerine odaklanır. Dilbilimde ses olgusunun betimlenişi sırasında sıklıkla sesbilgisi kavramıyla birlikte kullanılan sesbilim, bu kavramdan ayrılır. Şöyle ki, sesbilgisi, seslerin fiziksel özelliklerine odaklanırken sesbilim bu seslerin belirli bir dilde gösterdiği sistemli örüntü ile ilgilenir. Örneğin, [k] sesinin nasıl üretildiğine yönelik yapılacak bir betimleme sesbilgisinin konusu iken bu sesin Türkçenin sesbilimindeki eşdeğeri olan /k/ sesbiriminin sözcük içinde olası yerleşimi (Örneğin sözcük başı, ortası ve sonu) sesbilimin odağında bulunur.
Sesbilimin doğal dilde birincil olarak ele aldığı kavram sesbirimdir. Sesbirim, bir dilde kullanıldığı yerde anlam ayrımına yol açan en küçük ses parçası için kullanılan bir kavramdır. Başka bir deyişle sesbirim, bir dildeki en küçük anlamlı ses parçasıdır. Bu tanımlamayı Türkçedeki yol ve sol sözcükleri üzerinden örneklemek olanaklıdır. Örnekte yer alan yol /jol/ ve sol /sol/ gibi sözcükler sesbilimsel incelemelerde en küçük çift kavramıyla adlandırılır. En küçük çift, bir dilin sesbiliminde biri dışında diğer sesbirimleri aynı olan sözcükler için kullanılır. Bu tanım doğrultusunda yol /jol/ ve sol /sol/ sözcüklerine odaklanıldığında, bu sözcüklerin başında bulunan /j/ ve /s/ sesbirimleri dışındaki diğer sesbirimlerin aynı olduğu ifade edilebilir. Bununla birlikte en küçük çiftler, bir sesin belirli bir dilin ses sisteminin içsel bir parçası olup olmadığının bulgulanmasına yönelik önemli bir işlev taşımaktadır. Yol ve sol sözcüklerinin Türkçenin sözlüksel birimleri olduğu gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, /j/ ve /s/ ögelerinin Türkçenin sesbirimleri olduğu belirtilebilir. /j/ ve /s/ gibi içinde bulundukları sözcüklerin anlamlarını değiştiren sesbirimler, dillerin ses sistemlerinde karşıtsal dağılıma sahiptir. İki farklı sesbirimin karşıtsal dağılım gösterdiği durumlarda bu sesbirimlerin yerinin değiştirilmesi anlam değişimine yol açar.
Dillerde sesbirimlerin gerçekleşimleri sesdizimsel sınırlılıklar tarafından yönetilir. Sesdizim (İng. phonotactics), bir dilde bir sesbirimin olası gerçekleşim alanlarını (örneğin seslem başı, ortası, sonu) veren kurallar bütünü için kullanılan bir kavramdır. Türkçedeki /b/ sesbiriminin seslem sonunda kullanılamıyor olması sesdizimsel bir sınırlılığa örnek olarak verilebilir.
Sesdizimsel sınırlılıkların dilde yönettiği bir diğer öge de seslemdir. Seslem, söyleyişin temel bileşeni olup merkezinde bir ünlü ve seçimli olarak bu ünlünün çevresinde ünsüzlerin bulunduğu birim için kullanılan bir kavramdır. Sesdizim, seslem merkezinde ünlünün yerleştiği alan olan çekirdek çevresinde bulunan önses ve sonses birimlerinin varlığına yönelik kuralları içerir. Örneğin Türkçenin sesdizimsel sınırlılıkları, önses konumunda birden fazla ünsüzün bulunmasına izin vermemekte, fakat İngilizce bu konumda üç ünsüzün bulunmasına olanak tanımaktadır.
Daha önce söz ettiğimiz sesbilim-sesbilgisi ayrımı, bu alanların odaklandıkları en küçük ses ögelerini ele alış biçimleri üzerinden ayrıntılandırılabilir. Yukarıda sunulan kavramlar ışığında sesbilim, sesbirimlerin dillerde gerçekleştirdiği örüntülere odaklanırken sesbilgisi ise bu sesbirimlerin üretimleriyle ortaya çıkan seslerin fiziksel özelliklerini merkeze alır. Bu ifade, sesbilim ve sesbilgisi alanlarının betimleme açısından bir arada kullanıldığı altses kavramı üzerinden somutlaştırılabilir. Dil kullanıcılarının zihinlerinde bulunan bir sesbirim, seslem/sözcük içinde kullanıldığı bağlama (Örneğin, baş, orta, son) göre farklı şekillerde üretilebilir. Bu üretimlerin her biri altses kavramıyla açıklanır. Örneğin Türkçedeki /p/ sesbirimi, tek seslemli pas sözcüğünün önses konumunda soluklanmalı [ph] ([phas]), tek seslemli sap sözcüğünde sonses konumunda ise [p] ([sap]) sesi görünümünde üretilmektedir. Bu durumda soluklu [ph] ve soluksuz [p] sesleri Türkçedeki /p/ sesbiriminin altsesleridir. Altseslerin en belirgin özelliği yer değişimine olanaklı olmamalarıdır. Başka bir deyişle tek heceli pas sözcüğünün önses konumunda soluksuz bir [p] ve sap sözcüğünün sonses konumunda soluklu bir [ph] sesinin üretilmesi olanaklı değildir. Bu gözlemle dillerdeki altsesler arasındaki ilişkinin bütünleyici dağılıma sahip olduğu söylenebilir. Bütünleyici dağılıma sahip birimler aynı sesbilimsel bağlamda kullanılamaz.
Temel Kaynakça
Clark, J. W., Yallop, C. & Fletcher, J. (2007). An introduction to phonetics and phonology (3. Basım). MA: Blackwell.
Davenport, M. & Hannahs, S. J. (2010). Introducing phonetics and phonology (3. Basım). Londra: Hodder Education.
Ergenç, İ. & Uzun, İ. P. (2017). Türkçenin ses dizgesi. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Katamba, F. (1989). An introduction to phonology. Londra: Longman.
Özsoy, A. S. (2004). Türkçenin yapısı – I: Sesbilim. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Uzun, İ. P. (2020). Kuramsal ve uygulamalı sesbilim. Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Zsiga, E. (2013). The sounds of language: An introduction to phonetics and phonology. Sussex: Wiley-Blackwell.